10 Eylül 2009 Perşembe

İstanbul'da sel: Doğa olayı mı, kent topoğrafyasına karşı kentleşmenin bir sonucu mu?

Heavy rains flood in Istanbul: A natural disaster or a result of non-topographic urbanization?
Bu sene sonbahar güzel ve zamanında geldi deyip 1 Eylül'de başlayan tatlı yağmurlara sevinçle bakarken, birdenbire inanılmaz bir felaketle karşı karşıya kaldık: 1 gün içinde yağan şiddetli yağmurla birlikte bir çok insan sele kapılarak hayatlarını yitirdiler. Hem de şehrin merkezinde.
Selin gerçekleştiği yerlere baktığımızda, oldukça ilginç noktalar gözümüze çarpıyor: Bu alanlar, İstanbul'un en önemli su toplama havzalarının beslediği yüzey suyu akış rotalarında bulunuyor. Bunun yanısıra, bu alanların daha kuzeyinde kalan bölgelerde son 10 yılda ciddi yapılaşma gerçekleşmiş, dolayısıyla yüzey sularının yeraltında karışma noktaları güneylere inmiş. Yeni yerleşim alanları için inşa edilen karayolları ve diğer altyapılar da düşünüldüğünde, yüzey sularının doğal eğimleri içinde engellerle karşılaştıkları görülüyor (Altta gösterdiğimiz şemada, sele maruz kalan alanlar sarı noktalarla, havza barajları maviyle, su havzaları su toplama bölgeleri de noktalı çizgiyle anlatılıyor).
Dolayısıyla, yaşadığımız bu felaketi sadece küresel ısınma, artan kuraklık ve aşırı yağış rejimleriyle açıklamak mümkün değil. İstanbul'un kendine has çok hareketli bir topoğrafyası var. Fakat kentsel gelişme, içinde su havzalarını, tepeleri, rüzgar koridorlarını, vadileri barındıran, hareketiyle dinamizmiyle bir çok başka metropolden kenti ayıran topoğrafyayla kavga halinde her zaman...
Kentin vadilerini algılamak, bu vadileri kentte açık alan aktiviteleri ve sosyal donatı alanları için kullanmak, havzalarını korumak, gelecek yıllarda karşımıza çıkacak kuraklık-aşırı yağış durumlarına karşı tedbir için belki yeni su toplama havzalarına sahip olmak... Coğrafi geleceğimiz bu ilkeleri yaratabildiğimiz uygulayabildiğimiz sürece sağlıklı bir altyapıda ilerleyecektir.

0 Comments:

 

blogger templates 3 columns | Make Money Online